~~~~~~~~~~~~~~~

25 Nisan 2025

Sürgün



Olumlu ve olumsuz ihtimaller arasında kalır da boğulurmuş insan, öğretiyor hayat zamanla! İhtimallerin karşılığı olarak hissettiği duygularsa, ümit ve korku. Bu iki duygu ile geçip gidiyor ömür. Bir yanımız özgürce kanat çırpan kuş gibi havalanır göklere ve derki "bulutun arkasında olsa da hala mavidir gökyüzü!" Diğer yanımızsa "karanlık inecek saklan, çıkma der ortalığa!" Zaman deriz aldanırız, kader deriz susarız. Kabuğumuza çekilip seyrederiz sürgün edildiğimiz, kadrosu eksik ve varisi olmayan şu cihanı! 

Hamiyet Akan

18 Nisan 2025

Müstesna Yalnızlıklar



Düşmüş ayın şavkı gecenin bağrına

Susmuş her şey bir kadeh kızıllığında

Pencereyi açık bulmuş haylaz rüzgar

Oynaşıp duruyor perdeyle ulu orta 


Benimse şiirler yüreğimin namlusunda

Yankılanıyor taş plakta Safiye Ayla

Gecenin kayda alınmayan saatlerinde

Yaralara ustaca pansuman yapmakta


Küf kokan suskun yalnızlık sokağında

Pamuk şeker ikram ediyorum çocukluğuma

On saniyeliğine umut aşılıyorum yüreğime

Büyüyünce değişmeyen hayatın inadına


Seni unutmaya çalışmak da nafile çaba

Zira benzin dökmekmiş ateşin harına

Hapsolmuş kalmışım sen parantezinde

Uyamıyorum bu oyunun kurallarına

Hamiyet  Akan


10 Nisan 2025

İmha

 


mucizeler dükkanında bir kenarda unutulmuş gibiydim

rafın en köşesine itilmiş ve üzeri toz tutmuş

ki zaten mucize dediğinde bir bedevi avuntusu

çöller ortasında susuz kalıp serap görüp aldanmak

ben aldanmıştım tam sen dediğim yerden

çok iyi bildiğim yüreğimden

hayat karşısında çaresiz kaldığımda ara dedim kendime

neyi aradığını bilmeden, ara bul

aradım, bulamadım

kaçtım, kurtulamadım

bir dağ başındaki taş kadar lal kaldım

sana dokunamayan ellerimi ceplerime sakladım

sen bir yerlerde bilmem kaçıncı mevsime çiçek açtın

ben dünler yüzünden nefessiz kaldım

bizim değildi zaten o hayaller, o ihtimaller

yürüdüğümüz yollar, beklediğimiz yarınlar bizim değildiler

bu bildiğin ömürlük intihar oldu biz olabilme derdinden

Hamiyet Akan

19 Eylül 2024

Daha Önce Böyle Ölmedim

Sen vardın, ben vardım ama var olmanın içinde yokluğun hep zirvesindeydik. Pistte yer bulamayıp İstanbul semalarında dönüp duran bir uçak gibiydi aşk. Hangi saati, hangi günü bekledik biz seninle? Beklerken penceremde sardunyalar soldu. Sancılı bir bekleyişti bu. Sancı nedir bilir misin sen? Seni bilmem ama benim çok büyük sancılarım vardı ve sana sancılarımdan hiç bahsetmedim. Mesela ellerinsiz kaldım diye tırnaklarım etlerinden söküldü. Sökülürken sancısını omuriliğimde hissettim. Sana sarılamayayım diye vurulan zincirler bileklerime geçti, kangren oldum. Nefesinden esen rüzgar çiçeklerime düşmedi diye nefessiz kaldım. Gözlerimde gözyaşı kalmadı, içime ağlamaktan yanan göz pınarlarımın sancısını ne sen sor ne ben söyleyeyim. Kokunu alamadığım her gün nabzım biraz daha yavaşladı. Ben bir vakit gözlerine daldım ve sonra bir baktım ki kendimden fersah fersah uzaklaşmışım. Ah ben, aşkına müptela olurken dertlere de iptila olmuşum. Kısacası özleminden öldüm. Hem de öyle bir öldüm ki daha önce ben hiç böyle ölmemiştim.

Hamiyet Akan


30 Mayıs 2024

Rötarlı Yenilenme


denizlerin, yolların, dağların ardı 

cümlelerimi tükettiğim yer tam da orası

soğuk rüzgarlı, buzul çağının ortası

çırılçıplak bir hasretlik kumpanyası

dilimde yıllanmış bir kilidin pası

içimde tehir edilmiş hayallerin sızısı

haczedilmiş yarınların mayın tarlası

ahlarla geçiyordu hayat kavgası

ve bir katrecik hayat kalmışken avuçlarımda

geçte olsa öğrendim

dağlamayı kanayan yaraları

silmeyi boyası akmış dostlukları

kalmakta ısrar etmeyeni bırakmayı

çünkü dimağı sığ olana gereksizdi cümle sarfiyatı

Hamiyet Akan


30 Ocak 2024

Tecrit Edilemeyen Ahlar

Kalemle kavga edilir mi? Kavgaların en büyüğünü ediyorum seni yazıyor diye. Cümle cümle arşınlıyorsun sayfalarımı, ne hakla! İzinsiz cümlelerimin öznesi oluyorsun. Hakimiyetimi yitiriyorum kalemi elime aldığım anda. Ne büyüyorsun sayfalarımda öyle dağlar gibi! Ben ki ahlar ülkesinde ahı duyulmayan bir garip kalem aşığıyım. Senin sayfalarıma her nüfuz etmen demek benim yüreğime aralıksız benzin döküp ateşe vermem demek. Ben bunca ateşine iptila olmuşken söylesene biz seninle  şu kalemle kağıt gibi hiç meşk edebildik mi? Kurmuşsun pusuyu, almışsın eline sapanı sözcükleri tek tek vurup düşürüyorsun yadıma. Her isabet ettirdiğin sözcük kan kaybediyor. Tamam kabul, ben ahlar ülkesine mahkumum ama cümlelerimin günahı ne, neden celladı oluyorsun? Mavra değildir bu söylediklerim, acı çekerek ölen her sözcüğün de artık sana ahı var, sadece bil istedim...
Hamiyet Akan

 

24 Ocak 2024

Sorunsallık Denklemi

Gözlerin gözlerimle aşka tutuşsa, deniz kokardı ruhum. Ellerim kaybolsa avuçlarının ortasında kuşlar yuva yapardı göğsümün içine. Ah o ellerin, nasıl da çok sevmiştim ben! Söyleyemedim, söyleyemediğim onca duygu gibi. Şu an yanımda olsan neler söylerdim sana diye düşünüyorum. Susup kalır mıydım yine gözlerine bakınca yoksa şakır mıydım kuşlar gibi ellerin tavaf ederken yüzümün her köşesini? Mesela sadece seni de değil, tutup beni de anlatır mıydım sana? Yaralı çocukluğumu, tamam edemediğim yapboz parçası boşluklarımı? Mesela köşe başlarını tutmuş çiçekçilere neden küs olduğumu, ağaçların bir zamanlar sadece bir ağaç değil bana nasıl yuva olduğunu, anlatır mıydım? Ay ışığının aydınlattığı bir gecede dizlerine bıraktığım başım hafifler miydi içindekileri döküversem oracıkta sana, bilmiyorum. Bilecek kadar artık vaktim de kalmadı. Biz neden vardık, neden yok olduk, kimdik, neydik sorularıyla da boğuşmuyorum. Biz seninle bir deniz kenarında neden hiç kağıt helva yiyemedik, bir dönme dolaba binip neden yıldızlardan bir dünya dolusu şekiller çizmedik, çimenlere uzanıp bulutlara neden merdiven dayamadık, neden iki patates bir sulu boya alıp saçma patates baskıları yapmadık gibi daha ciddi konularım var benim. Bir de her gece uyutmaya, her gündüz avutmaya çalıştığım şu huysuz hasretlik..

Hamiyet Akan

21 Ocak 2024

Sen Sağır Kaldığından Beri Ben Dilsizim



Sana sarılamamak nasıl acıtıyor canımı bilir misin sen? Kimsenin uğramadığı kenar mahalle yetimhanesinde soğuk taş duvarların ortasındaymışçasına iki büklüm kalmış şu bedene tıkıştırılmış bir kalp taşıyorum içimde, üşüyorum. Sana sarılamayan kollarım kendi kendime dolanırken dünyada milyarlarca insan sarılıyor sevdiklerine. Ben selam durmuş fakir avuntusu mucizeler bekliyorum milyonda bir ihtimalle olur belki diye. Bu olsa olsa nergis olacağını sanan ısırgan otunun beklentisidir. Bir de dilim sussa kalemim susmuyor, yüreğim canıma okuyor. Şu şehirde yürüyeceğim yol kalmayınca düştüğüm başka şehirlerin yolları da yetmiyor artık bana. Oyalayamıyorum kalbimi sensizliğin boş uğultusunda. Seni sevmelere bir türlü tövbekar olmayı beceremiyorum. Geçen nabzıma baktı doktor nabzım dakika da yüz bin kere sen diye atmış. Şah damarımdan bile yakınken bu saçma uzaklığın cevabı yok lügatımda. Doktor da bunun çaresi henüz yok dedi tıpta. Kimselerin duymadığı cümleler biriktirdim sana, duymayı asla beceremediğin. Ben zaten ne beni sana, ne seni sana anlatabildim. İşte cebelleşip duruyorum anlatamadıklarımın ıstırabıyla. Sen sağır kaldığından beri ben dilsiz kaldım. Ayna satmaya çalışıyorum şimdilerde inip körler pazarına. Her sabah çiçeklerimin yanacağını bile bile inadına çiçek açıyorum senin yalancı baharında. Hiçbir kelime seni düşünürken, seni özlerken yüreğimin aldığı hali yetmiyor anlatmaya. Hep bu yüzden Kadıköy sahilinde kuşlar yere düşmeden ölüyorlar göklerde..

Hamiyet Akan

19 Ocak 2024

Şimdi Söyle Neredeyim Ben




Zaman mekan girebilir mi araya

Ya da ölüm gelse çevirebilir mi dünyanı ayaza

Kimim, neyim, neredeyim sorma bana

Bak koca çınarı sallayan rüzgarım ben

Toprağın bağrında sürgün veren bahar çiçeğiyim 

Tenine usul usul düşen yağmurum ben

Dağların zirvesinden çağlayan suyun neşeli kahkahasıyım

Pando ormanıyım etrafında köklenip duran

Serinlediğin denizin mavisi, tırmandığın dağların zirvesiyim

Yaktığın ateşten çıkan her kıvılcımın sesiyim

Ufuk çizgisindeki sonsuzluğum gözlerine nakşeden

Sen bilmesen de süzülürüm tüm hücrelerinden

Şimdi diyebilir misin ki yoksun sen


Hamiyet Akan


04 Kasım 2023

Hasret Çıkmazı



Özlem doldukça ciğerime, yer kalmıyor yaşam için bir nefese.
Çekilmez bir kadın oluyorum, geceye söven, gündüze davalar açan.
Hani Sezen diyor ya: "Zulada birkaç şişe yakut, yer gök kırmızı.."
Yeri göğü geçtim, benim tüm hücrelerim kırmızı.
Yoksun diye oluyor hep bunlar.
Evet suçluyum, bak yine bir gün daha bitti özleminle.
Ulu orta sevgine soyunmuşum serkeşçe, 
Sevdanın gerillası olmuşum sensizliğin kentlerinde.
Bazen sevda dedim adına, bazen meşru müdafaa.
Hayli yara almıştım oysa bu isimsiz savaşta.
Şu ecdadına selam durduğum dünyada sayısız yol vardı, 
sayısız sokak, sayısız köşebaşı 
ama birinde kesişmiyordu yollarımız, ne acı!
Hamiyet Akan
 
Theme:deluxetemplates.net