Sen vardın, ben vardım ama var olmanın içinde yokluğun hep zirvesindeydik. Pistte yer bulamayıp İstanbul semalarında dönüp duran bir uçak gibiydi aşk. Hangi saati, hangi günü bekledik biz seninle? Beklerken penceremde sardunyalar soldu. Sancılı bir bekleyişti bu. Sancı nedir bilir misin sen? Seni bilmem ama benim çok büyük sancılarım vardı ve sana sancılarımdan hiç bahsetmedim. Mesela ellerinsiz kaldım diye tırnaklarım etlerinden söküldü. Sökülürken sancısını omuriliğimde hissettim. Sana sarılamayayım diye vurulan zincirler bileklerime geçti, kangren oldum. Nefesinden esen rüzgar çiçeklerime düşmedi diye nefessiz kaldım. Gözlerimde gözyaşı kalmadı, içime ağlamaktan yanan göz pınarlarımın sancısını ne sen sor ne ben söyleyeyim. Kokunu alamadığım her gün nabzım biraz daha yavaşladı. Ben bir vakit gözlerine daldım ve sonra bir baktım ki kendimden fersah fersah uzaklaşmışım. Ah ben, aşkına müptela olurken dertlere de iptila olmuşum. Kısacası özleminden öldüm. Hem de öyle bir öldüm ki daha önce ben hiç böyle ölmemiştim.
Hamiyet Akan