Buralara neden geldim, bunları neden anlattım şimdi ona gelelim. Yazıyorum ama birileri tarafından alkışlanmak için hiç olmadı bu yazma sebebim. Benim tek derdim kafamın içinde susmayan cümleleri sayfalara akıtıp orada başkaları ile konuşsunlar istedim. Benimle çok konuşan geveze cümlelerim birazda burada sizlerle hemhal olsun ve sizlere yoldaş olsunlar istedim. Bunu yaparken kimi yazdıklarımı okudu geçti, kimi aman be deli kadın zırvası dedi, kimi hüzünlendi, kimi gülümsedi, kimi kendinden bir şeyler buldu belki. Ve aranızda bazı insanlar var ki yazdıklarımın özünü gördü. Bunlardan biride Nezirin Biri . Dün özlemek ile yazdığım yazıya cevaben bana mail aracılığıyla yorum yazmış. Yazdıkları karşısında bunu o kadar iyi gördüm ki ve hala birilerinin bu dünyada kelimelerin ardına baktığını fark ettim. Kendisi de bir blogger ve yazdıklarını okurken beynimde açık oturumlar kuruluyor. Bir sürü hesaplaşma, bir sürü dava açılıp kapanıyor beynimin içinde. Çoğu zaman uzun uzun yazıyor Nezir ve yazdıklarının yüzeyine değil derinlerine bakmak gerekiyor anlamak ve onu tanımak için. Ben gibi birçok kişi kendisini dünya gözüyle eminim ki görmüş değildir ama benim için gözlerden çok ruhların birbirini görmesi mühimdir. O bir ademoğlu sizin benim gibi. Siz hiç bir peykede oturup minicik tahta köy penceresinden önünüzde uzanan maviliğe, bulutların raks edişine gözlerinizle yarenlik ettiniz mi? İşte tam böyle bir şeydir kelimeler dünyasında bağ kurmak. O minicik pencereden açılan kocaman bir gökyüzü sonsuzluğu. Kendisi için şöyle diyordu kendini tarif ettiği eski tarihli bir yazısında "daha yolun başında hayat oyununda kısa çöpü çeken adam!" Dün o güçlü cümlelerini benim yazıma eşlik etmesi için mail denen kuşun kanadına bağlayıp göndermiş. İyi ki de göndermiş sağ olsun, var olsun ve hep kelimelerle hemhal olsun diyerek kendisinin yazdığı maili buraya aktarmak isterim. Kendisine buradan bir kez daha canı gönülden teşekkür ederim.
"dost, kişinin ikinci kendisidir.”, hz. Ali
mutluluk, bazen koyu bir aşka düşüp, cân evinden vurulmak
ve düşürdüğü ateşte deryâları tutuşturmaktır..
bazen mutluluk
her akşam soğuk bir yalnızlık için döndüğünde trajik sığınağına sessiz
sabahında demir almak için yine kendinden
usul usul demir atıp geceye, sarılıp kendine
anne karnında cenin gibi, büzülüp
bir sessizliği örtüp üstüne
sığındığın yatağında öylece gecelemektir..
mutluluk bazen
gönlünce kederler büyütüp odanda
ve pencerende menekşeler
kar beyazı kedine dokunmak, ağlamaklı
dökmek için içini, bir ezgi mırıldanıp
bitiremediğin bir şiire beste aramak
bitiremediğin bir şiire beste aramak
bazen açık tutup, sıcak zamanlardan kalma, lambalı, fildişi tuşlu radyonu
eşlik etmek bir özlem şarkısına
ya da bir gurbet türküsüyle giderken uzaklara
biriktirdiğin buğu bulutlarını sessiz sağanaklarla
gözpınarlarından yanaklarına indirmektir..
(mutluluk
uzak bi geçmişte, soğuk ve ıssız bir saatinde, Ankara garında
İstanbul ekspresiyle hiç gelmeyecek olanın yolunu gözlemek
İstanbul ekspresiyle hiç gelmeyecek olanın yolunu gözlemek
bitap düşüp sonra
sabahın ilk seferini bekleyen yorgun banliyö treninin
uyuya kalıp son vagonunda
gün ışıyana dek, rüyanda, beklediğinin geldiğini görmektir)
bazen mutluluk, elinde soluk bir kandil, dünyanın öte ucu yollara düşüp
sevdiğini köşe bucak aramaya çıkmaktır..
bazen de mutluluk, kabullenip tüm gidişleri
elinde bir ıslak mendil; buruk bir vedâya el sallamaktır..
mutluluk bazen
unutamadığın bi ismi dudağında ıslatıp, fısıltıyla anmak
tuvalinde yarım bıraktığın resminden hâtırasına bakmak
masanda hep hazır, sararmış sayfalara
bir ayrılığın hikâyesini damlatmaktır..
bazen mutluluk
berrak bir suya durgun gözlerle bakarken duyduğun huzur
tarifi imkânsız bir duygudur..
mutluluk bazen
yaşama dair, karınca kararınca direncinin tükenmeye yüz tuttuğu yerde
içinde bir umudun filizini bin bir emek yeşertmek
bazen, şehrin en işlek caddesinde, akşamları yürürken yapayalnız
yahut otururken deniz kenarında bir çay bahçesinde
hiç tanımadığın yüzlerde
yüzündeki gizil kedere bakacak
gözlerindeki derin hüznü yakalayacak
bir heyecan, bir titreyiş; bir içten bakışı aramaktır..
ve mutluluk
önce kaybedip, yıllar sonra bulduğun
müşfik ateşler gibi; yakmayan, iç ısıtan
bir eski dostun gelişine için için sevinmek
en içten gülümseyişle ona
"iyi ki varsın!" diyebilmektir..
..."
"yazılarınız, kelimeleriniz sözleriniz hep naifti.. öylesine seçilmiş, seviyeli, berrak;
sanki bu dünyadan değil, sanki apayrı bir evrenin dili, sesi.. hep böyle okudum, okurken sizi..
aynı güzellikte karşılık verebilmeye siz kadar hakim değilim kelimelere.. ama bilin;
okuyorum büyük iştiyakla ve hayretim de hayranlığım da o denli büyük,
çünkü bu naif dile sahip hassas yüreklerin sayısı gün geçtikçe azalıyor;
okuyorum büyük iştiyakla ve hayretim de hayranlığım da o denli büyük,
çünkü bu naif dile sahip hassas yüreklerin sayısı gün geçtikçe azalıyor;
yüreğe bakmayan, ruha dokunmayan, başka gürültülü sesler hakim oluyor gitgide,
yazın dünyasına;
kalabalık ama insanın içine bakmayan, güzel bir şey söylemeyen, teskinden uzak,
kalpleri tırmalayan, huzursuz edici sesler...
yazın dünyasına;
kalabalık ama insanın içine bakmayan, güzel bir şey söylemeyen, teskinden uzak,
kalpleri tırmalayan, huzursuz edici sesler...
ve oysa yaşama sevinci demek güzel şeyler duymak hissetmek ve
insanın hele ki böyle bir zamanda umut olacak,
insanın hele ki böyle bir zamanda umut olacak,
hayata tutunmaya vesile en küçük bir heyecana bile ihtiyacı var..
onları duymak insana yüreğine varlığına, güzel şeylerin aramızda hâlâ yaşıyor
inanmamıza vesile..
inanmamıza vesile..
onlar da olmasa içimde yitireceğim insana ve güzelliklerine dair umudumu.."
Nezir K.
Nezir K.
çok güzel bu yazın. o arkadaşımızın da yorumu güzel. elbette hiç kimseye bakmadan yazmaya devam eeet :) naiflikte en büyük silahın işteee. bu güzelim yazını koyayım bloguma da yazmayı sevmek nasıl bir şey okusun arkadaşlarımız :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Deep :)
Silbu çok iyi yazını son yazıma koyduuum :)
YanıtlaSilEline, gözlerine, her bir yerine sağlık :)
SilKaleminize , ruhunuza sağlık. Hep yazın kim ne derse desin.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :)
Sil