Kolay değildi sana onca şeyi yazmak!
Ellerim titreye titreye,
Avuçlarım terleye terleye,
Yüreğim ağzıma gele gele yazdım.
Oysa bir bardak çayın
Sıcaklığında aramıştım bir lahza huzuru.
Hani o gözlerinin benden kaçırdığı
Yüreğininse gözlerine
Yardım ve yataklık yaparak sakladığı huzur.
Bilirdim ellerinin kokusu sinerdi o çaya,
Yudum yudum içtiğimde
Yüreğimdeki tüm sızılar geçerdi.
Şimdi söyleyemediklerim,
Affetmeyi başaramayacaklarım gibi
Allah'ın üstüme her açtırdığı günde,
Her kör kuyulara atıp zifiriye boyadığı gecede,
Dikilip duracaklar karşıma.
Tıpkı bir cellat gibi
Dayanacak ızdırap kılıcı boğazıma...
En acısı ise senden nefret etmek için,
Türlü şeyler anlatacağım yüreğime.
Sonra belki hiç dilime yakışmayan
Kötü sözler edeceğim,
Mesela diyeceğim ki;
Ömrün uzun olsun tüm çaylar kadar
Ve o koca ömrüne
Gelip yerleşsin en koyu aşklar!
Tıpkı içtiğin çay gibi koyu olsunlar
Ki sen bir türlü göreme ardındakileri...
Ben hep içtiğim çay gibiydim,
Açıktım alabildiğine...
Yüreğimden baksan yüreğini görürdün.
Sense açık çayıma tutup dem kattın.
Ah be yar,
İçtim içmesine de
Bir görsen nasıl içim yanıyor!
İçtim içmesine de
Bir görsen nasıl içim yanıyor!
Hamiyet Akan