~~~~~~~~~~~~~~~

20 Eylül 2006

Rüzgarın Aşkı


Her yer kurak bir çöldü. Rüzgâr deli gibi eser, sürerdi hükmünü. Tüm çöllerin hâkimi rüzgârdı. Çılgındı, önüne gelen her şeyi acımadan dağıtırdı. Günlerden bir gün, kumları birbirine katarken, bir kum tanesini gördü. Hepsinden farklıydı. Öylesine asildi ki, binlerce kum tanesi arasından seçiliyordu. Rüzgar kendine hâkim olamadı ve aşık oldu kum tanesinin güzelliğine…

Günler hızla akıp geçiyor ve rüzgârın kuma olan aşkı gün geçtikçe büyüyordu. Kum tanesinin her hareketi onun elindeydi. Kimi zaman onu yavaşça kolları arasına alıp esiyor, kimi zaman sessizce gelip onu seyrediyordu. Rüzgâr çöllerdeki hâkimiyetini artık kaybetmişti. Eskisi gibi çılgınca esemiyor ve hiçbir şeyi önüne katıp sürükleyemiyordu. Deli gibi esen çılgın rüzgârdan geriye bir şey kalmamıştı. Kum tanesinin asilliği karşısında kendini günden güne yitiren rüzgâr, bir gün bilinmek istedi. İstedi ki içindeki gizli hazineyi kum tanesi de görsün, bilsin onun için nasıl yanıp tutuştuğunu. Aslına bakarsanız kum tanesi de onun için boş değildi. O da seviyordu delice esen rüzgarını…

Onun deli dolu oluşu, kendisini bir yerden bir yere sürükleyişi, her bir hücresini saran nefesini hissetmek hoşuna gidiyor, kum tanesini mutlu ediyordu. Fakat bazı gerçekler vardı ve içini kemiren düşüncelerden kurtulamıyordu. Gelin görün ki rüzgârın bunlardan haberi yoktu kumun onun için olan duygularından da, acılarından da habersizdi. Rüzgâr kum tanesinin, kum tanesi rüzgârın duygularından bi-haber yaşıyorken, rüzgâr tüm cesaretini toplayıp kum taneciğine derdini anlatmaya karar verdi.

Gözünde her bir varlıktan güzel olan kum taneciğine: “Yüreğim senindir desem, alır mısın bu yüreği..”dedi. Rüzgârın esintisi bir anda kum taneciğinin yüreğine bahar kokularını getiriverdi. Kalbi bir kelebeğin kanatlarını çırpışı gibi çarpmaktaydı. Ama hazindi her kanat çırpışı. Biliyordu ki uçmaya çalışsa düşecek ve kelebeğin bir günlük hayatı gibi son bulacaktı yaşamı...

Döndü ve… “Ey canımın canı, ey çöllerde estiği gibi yüreğimin her hücresinde esen asil rüzgarım; sen kurak çöllerin, başı dumanlı dağların, hoyrat denizlerin deli dolu sevgilisisin. Bense çöller ortasında kalmış, çaresiz küçük bir kum tanesiyim. İmkânsızlık kolyesi çoktan takılmış boynumuza şimdi istesek de çöllerde susuzluktan kurtulamayız” dedi.

Rüzgâr bu sözleri kabullenemedi ve biricik sevdiğinden ayrı kalma düşüncesi rüzgârı deliye çevirdi.. Öylesine hoyratça esmeye başladı ki önüne ne gelirse yıkıp geçti, tozu dumana karıştırdı, ortalığı birbirine kattı. Rüzgâr artık bir fırtınaydı ve acımasızdı. İçindeki aşk onu çılgına çevirmişti. Ve deli gibi eserken kum tanesini unutmuş, onu denizler ortasına fırlatmıştı. Rüzgâr, biricik sevdiği kum tanesini denizin mavi sularına gömdüğünü çok geç anladı ama artık istese de ne rüzgâr, nede kum tanesi bir birine ulaşamamaktaydı.. Bir anlık öfke ve hırs onu kum tanesinden ayırmıştı. Biricik göz bebeği sevdiği artık denizlerin koynundaydı.

O günden sonra rüzgâr kendini denizlere adadı... Her güneşin doğuşunda ve batışında sevdiğini öpercesine eğilip denizin soğuk sularına dudaklarını değdirdi.

Hamiyet Akan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Theme:deluxetemplates.net