~~~~~~~~~~~~~~~

07 Nisan 2010

Kömürün Hikmeti


Resim: Julien Dupre

Mevsimlerin en sıcak dönemi olan yaz aylarından biriydi. Güneş buğdayları sarartmış, olgunluğundan başaklar boynunu eğmiş durumdaydı. Köylüler altın rengindeki ekinlerinin hasat zamanı geldiğini düşünerek tarlalarına akın etmişlerdi. Kadın, erkek, çoluk çocuk herkes neşeli bir telaş içindeydi. Zira buğday demek; bir kış boyunca karınlarının doyması demekti.

Günler birbirini kovalarken hasat edilen buğdaylar yığın halini alıyor, her yükselen yığın sahibinin yüzüne gülümseme olarak aksediyordu. Gölgesinde ise nefis köy yemekleri yeniyor, buz gibi sular testilerden yudumlanıyordu.

O yıl hasat çok iyi geçmişti. Ali’lerin evinde de o yılki verimden dolayı yüzler gülüyordu ama Ali’nin annesi Ayşe Hanım oldukça huysuz bir kadın olmakla nam salmıştı ve yine huysuzlaşarak yapacağını yapıyordu: “ Ah başım, ah bacaklarım, ah bitti tükendi genç ömrüm…” diyerek ağıtlar yakıyor, herkesin burnundan getiriyordu. Elbet tüm aile yorulmuşlardı ama böylesine huysuzluk hiç birinde yoktu.

Ali’nin annesi ilginç bir kadındı; huysuzluğu bir kenara tabiri yerindeyse göğsünün içinde yürek yerine taş taşıyor denilebilirdi. Evlatlarına kötü davranmaktan ne haz alırdı bilinmez ama Ali’nin bu durumu pek taktığı yoktu. Annesinin vermediği taze ekmekleri yürütür, kümeslerinden yumurtaları aşırır, yoğurt kovasına annesi görmeden dalardı. Yakalanırsa yiyeceği dayağın haddi hesabı olmazdı. Onun için hep temkinli davranır, devamlı arkasını kolaçan ederdi.

Bir gün annesinin huysuzluğu tuttu ve başının ağrıdığını öne sürerek ortalığı ayağa kaldırdı. Ali’yi yanına çağırarak: “Şu karşıki köye git, oradaki hocaya bana muska yazmasını söyle!” diyerek tembihledi.

Ali hiçbir zaman annesinin bu muskalardan ne medet umduğunu anlamazdı ve oldukça kızardı ama çaresi yoktu, gidecekti. Gitmezse zaten eşek sudan gelene dek dayak yiyecekti.

İki köyün arası oldukça uzaktı. Sabah erken çıkmasına rağmen öğlen olmuş ama Ali hâlâ karşıki köye ulaşamamıştı ve çok da yorulmuştu.

Gözüne büyükçe bir ceviz ağacını kestirerek: “Şurada azıcık uyusam ne olur ki, kalkınca giderim.” diyerek uzanmasıyla uykuya dalması bir oldu.

Uyandığında hava kararmaya başlamıştı. Ne yapacağını şaşırdı. Şimdi gitmeye kalksa köye giderdi ama geri dönemezdi. Gitmese annesi elinde sopayla kapıda kendisini beklerdi.

Kalktığı ağacın altına tekrar çöktü. Ne yapacağını düşünmeye başladığı sırada eline bir parça kömür geçti.

Ali uyanık, zeki bir çocuktu, mavi gözleri hemen ışıldadı. Aklına gelen şeyi uygulaması için bir tek kâğıda ihtiyacı vardı.

Etrafı şöyle bir gözleriyle süzdü ve ilk gördüğü kâğıdı ikiye bölerek kömürle bir şeyler karaladı. Sonrada iki parça çaputa bunları sarıp sarmaladı.

Eve geldiğinde annesine: “Ana, hoca efendi dedi ki; Bu muskayı üç gün üzerinde taşısın, bunun da üç gün kaynatıp suyunu içsin ama sakın içini açıp okumasın.” diyerek annesinin dayağından kurtulmuş oldu.

Annesi Ali’nin dediklerini harfiyen uyguladı. Geçen üç günün ardından annesi turp gibi olmuştu. O günden sonra Ali’nin annesi bir daha başım ağrıyor demedi.

Hamiyet Akan



Not: Kaleme almış olduğum bu hikâye gerçektir; sadece kişi adları değiştirilmiştir.


Unutulmamalıdır ki; muskalar, fallar vs. gibi batıl inançlar dertlerimize çözüm sağlamaz; çözüm sadece inandıklarımızdadır. Neye inanırsanız o olur.

12 yorum:

  1. harika bir hikaye olmus canim ya. sen gercekten profosyonelce yaziyorsun.. tebrik ediyorum cani gönulden ve biliyorum ki cok daha iyi yerlere geliceksin bu yeteneginle.

    YanıtlaSil
  2. Hamiyet8/4/10

    éLLa, teşekkürler akide şekerim.
    Mutlu, huzurlu bir gün diliyorum.
    Sevgilerimle canım...

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel bir hikayeydi sevgili Hamiyet.
    İnanç insanın kendi içindedir elbet. Allah ile kul arasında ki gönül yoludur. Bilmem ki insanlar niye başkalarını aracı koyup nuska, büyü vs.den medet umarlar.

    Kalemine selam olsun. Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Hamiyet8/4/10

    Newbahar'cım, beğenmiş olmana çok sevindim. İnsanlar çaresiz kaldıklarında her buldukları, duydukları şeyden medet umuyorlar ama dediğin gibi çare içimizde.

    Benden de sisli dağların meleğine selam olsun.
    Sevgiler canım...

    YanıtlaSil
  5. sımsıcak ve çok güzeldi canımcım...
    ve son derece doğru hakikaten böyle çalışıyor mekanizma...
    psikolojinin fizyoloji üzerindeki muazzam etkisi:)
    ellerine sağlık canım...
    sevgiyle...

    YanıtlaSil
  6. Hamiyet8/4/10

    Seden'ciğim, senin de her bir yerine sağlık canımcım :)
    Mutlu bir gün diliyorum.
    Sevgiler bitanem...

    YanıtlaSil
  7. Günümüzde muska, tılsım ve sihir kahve falı gibi hurafelere inanan insanların halen çogunlukta varoldugunu okuyoruz,ne acıdırki bu bir gerçek.İnsana akıl ve mantık denen bir zeka bahşedimiş,Yazıda yazdıgınız gibi çocugun zekası ve aklı en basiti:) Kuranı kerimi çok okuyup,Sünneti Seniyeye riayet ederek haram ve helaller çizgisini elinden geldigince muhafaza ederse bütün kötülüklerden allah korur.Hikayenizi kaleme alışınız başlangıç,giriş ve gelişme süper.Yüreginize,kaliminize saglık.

    YanıtlaSil
  8. Hamiyet9/4/10

    Puzzle, bilginin teknolojinin en verimli olduğu çağda yaşıyor olsak da üzülerek söylüyorum etrafımda tanıdığım bir çok insan hala bu tür şeylere inanıyor ve kısa zaman önce yine yakın bir arkadaşım kendi ilaçlarını bırakıp hoca tavsiyesine uyarak içeriği ne olduğu belli olamayan şeyler tüketti ve sağlığını iyice yitirdi.

    Bilmiyorum buna çaresizlik mi denir, yoksa başka adı var mıdır ama çok acı ve üzücü bir durum.

    Puzzle,teşekkür ediyorum.
    Sizin de yüreğinize sağlık.
    Sevgi ve muhabbetle kalın...

    YanıtlaSil
  9. Bu gün haberlerde izledim,analar babalar kalemleri türbelerde gezdiyordu,anahtar deliğine sokuyordu;neymiş sınava gireceklermiş?

    Allah akıl versin ne diyeyim,hurafelerle yıkanmış buca beyine,Elhamdülillah müslümanım ve kılavuzum kuran,kılık kıyafetiyle müslüman olduğunu sananlara,hurafelerle ibadet ettiğini inananlara sadece üzülürüm.

    Teşekkür ediyorum,böylelerine Allahtan akıl diliyorum.

    Saygılar sevgiler.

    YanıtlaSil
  10. Hamiyet9/4/10

    Yazık benim milletim nelerden medet umuyor! Hani bilgisizlik desem değil çünkü; en cahili bile artık tv., radyo, internet nedir biliyor ve çoğu okuyor yazıyor. Hal böyle iken nedir bu saçma durumlar inanın anlamış değilim.

    Tufan Bey, rica ederim. Asıl ben teşekkür ederim.
    Hayırlı geceler diliyorum.

    YanıtlaSil
  11. Öcelikle merhabalar.2-3 günümü sadece sizin bloğunuza ayıracam. bu hikayenizden başladım konus çok güzel.Eleştirisel olarak bakarsak.Buğday hasat zamanı iklimlerde terslik olmazsa genelde haziran ayına denk gelir.Tabii bu batı bölgeleri için geçerli.Ama şu gerçek ağustos ayında hasat yapılmaz.Giriş bölümü hariç harika bir anlatım tarzı.Ve Tabloların ressamlarınıda yazmanız emeğe ne kadar saygınız olduğunu gösteriyor.Başarılar.

    YanıtlaSil
  12. Merhaba Levent Bey, bu hasat hangi ayda yapıldı bilmiyorum sadece çok yakın bir akrabamın başından geçenleri hikaye olarak aktardım.

    Haklısınız emeğe saygım sonsuzdur. Kolay iş değildir bir eseri meydana getirmek ve sanatçının dileği maddiyattan çok maneviyattır. Kısaca her sanatçı bilinmek ister ve beğeniyi, teşekkürü hak eder.

    Hem eleştirileriniz hem de ilginiz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

 
Theme:deluxetemplates.net