~~~~~~~~~~~~~~~

06 Kasım 2008

Uçurumun Kenarı

Bu gece saatin yelkovanıyla akrebi yine birbirine yetişmeye çalışıyor hızla… Bense yine konaklıyorum satır aralarında…
Bazen bir nokta olup susuyorum en dayanılmazından, en alasından... Bazen bir ünlem olup şaşıp kalıyorum lain hayat ortasında... Bazen de bir virgül ekleyip kısacık molalar veriyorum kendime... İşte bu anlar senin deyip alıyorum elime çayımı, başlıyorum gecenin gizinde demlenmeye… Kelimelere bürünüyorum, kelimeler benliğime yürüyor.

En saf anıma denk gelmiş olan bir bakış, bir söz çıkıp geliyor ardım sıra… Ne git diyebiliyorum, ne de kal! Öylece duruyor kaşımda… Hüzzam faslında bir bestenin nakarat kısmında takılıp kalmışım. Her hecesi, her nağmesi dudak uçlarımı mesken eylemiş bir vaziyette, gecenin kör karanlıklarında hızla yol alıyorum. Saat bilmem gecenin kaçıncı evresinde…
Sessizlik bürümüş her yanı, en çokta içimi… Her zaman ki suskunluklarla kol kola raks etmek bir gelenek haline gelmiş olmalı ki bu gece de hüküm sürüyor bu kentte…
Belki de hayat dedikleri; kırık bir kadehten yudumlamaktır zamanı… Kırık kadehin parçacıkları batarken ruhuma, ben hayatı yudumlamaya çalışırım zaman denen muammada… Dolanırım, dağ başlarının uğultuları arasında… Ne vakit hazin bir sonbahar gelse kapıya, dökülüverir ömür bahçemden güller ardı ardına… Kilitler vurulur, kurumuş dudak uçlarıma… Nehirler, gökler, bulutlar ağlar sonsuz hıçkırıklarla… Debelenip dururum kapıldığım girdapta… Dalgın bakışlar karışır, akan suların karanlığına… Sevda kuruluverir, uçurumların kenarına, "ha düştü, ha düşecek!" Tutmalı mı, bırakmalı mı uçurumun boşluğuna, bilemem… Sadece kırıkların bedenime acı verdiğini hatırlar, öylece uçurum kenarında bırakıp, ardıma bakmadan kaybolup giderim yokluğun kollarında…

Hamiyet Akan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Theme:deluxetemplates.net